Poietika
Efsaneden Estetiğe
tr / en

Orpheus ve Eurydike

Aristaios, Apollon ile Kyrene’nin sevgili oğluymuş. Arıcılıkta ve zeytinyağı üretiminde nam salmış. Kırlardaki çobanların da koruyucusuymuş. Doğa ile iç içe kendi halinde mutlu mesut yaşarmış, ta ki güzeller güzeli Eurydike’yi görene dek. Onun için yanmış kavrulmuş. Ama Eurydike’den hayal ettiği ilgiyi görememiş bir türlü, aşkına karşılık bulamamış. Çılgına dönmüş ve ısrarlarına devam etmiş. Eurydike olmaz dedikçe daha da hırslanmış, öfkelenmiş ve onu kovalamaya başlamış. Tanrıdan korkan Eurydike ise ırmak boyu koşarak kaçmaya başlamış. Ama diz boyu uzayan çimenler yüzünden aralarına saklanan yılanı fark edememiş. Yılan bir anda bacaklarına dolanmış ve Eurydike uçurumdan düşer gibi düşmüş yere. Ömrü o kadarcıkmış, canı uçmuş gitmiş. Ne kadar yaşıtı varsa, ne kadar peri varsa tanık olan, çığlık çığlığa başlamışlar gözyaşı dökmeye.

Yılan, Aristaios’tan Kaçan Eurydike’nin Ayağına Dolanıyor Jacopo da Sellaio (1441 - 1493) Museum Boijmans Van Beuningen / Hollanda
Lisans: Public Domain

Orpheus ise öğrenince sevgili eşinin öldüğünü ne yapacağını bilememiş. Başlamış kaplumbağa kabuğundan sazıyla ezgiler söylemeye, ağıtlar yakmaya. Hep Eurydike’yi anlatmış, hep ona söylemiş. Gün doğarmış Eurydike, gün batarmış Eurydike, hep onu söylermiş. Orpheus’un ezgilerini, lirinden çıkan sesi her duyan büyülenirmiş. Dağlar, ormanlar büyülenmiş, ormanlardaki hayvanlar büyülenmiş.

Sonunda Orpheus, yer altı ülkesine gitmeye karar vermiş. Ezgilerini söyleye söyleye, ağıtlarını yaka yaka gitmiş dayanmış kapısına ölüler ülkesinin. Dil dökmüş, yalvarmış Eurydike için. Persephone’nin yüreği yumuşamış ve razı olmuşlar Eurydike’yi geri vermeye, gün ışığına çıkarmaya. Ama bir şart koşulmuş. Orpheus önden giderken, Eurydike ise peşi sıra gidecekmiş ve Orpheus, gün ışığını görene dek de bir kez olsun dönüp bakmayacakmış. Bundan kolay ne var demiş Orpheus, razı olmuş. Arkada Eurydike, başlamışlar yol almaya, yeryüzüne doğru, gün ışığına. Orpheus’un yüreğinde ise derin bir istek depreşmiş, dönüp bakmak istemiş Eurydike’sine. Ama gemlemiş bu isteğini, başarmış bastırmayı.

Orpheus’un Öldürülüşü Dokimasia Painter (MÖ 480-470) Basel / İsviçre
Lisans: Creative Commons
Fotoğraf: ArchaiOptix

Tam gün ışığına çıktı çıkacak, isteklerine yenilmiş Orpheus, bir an için bile olsa dönüp bakmış ardına, Eurydike’ye. Bağışlamayı bilseymiş bağışlanır bir suçmuş ya bu, bağışlamamış ölüm tanrıları. Çekip almışlar Eurydike’yi gerisin geri. Götürmüşler yer altının en karanlık köşesine. Bir tek çaresizce haykıran sesi kalmış Eurydike’nin; “ah Orpheus, bu ne? Ne yaptın böyle? Kendini de yok ettin, zavallı beni de.”

Kalakalmış Orpheus, anlaşmaya uymadığı için pişman da olsa geri dönüşü yok artık. Bir daha yumuşatamaz ölüm tanrılarını ve ikinci kez kaybetmiş Eurydike’yi.

Denir ki Orpheus için, ırmak boyunca dolaşarak ağlamış tam yedi ay. Buz gibi mağaralara girmiş ağlamış, kayaların altında ağlamış. Liriyle ezgiler söylemiş, ağıtlar yakmış, Eurydike’yi ve başından geçenleri anlatmış. Bu kez daha bir büyülemiş duyanları. Ağaçları bile büyülemiş ezgileriyle, kaplanları, ormanları ve dağları. Kimin ve neyin yanından geçtiyse büyülemiş hepsini.

Ezgileriyle Trakya kadınlarını da büyülemiş Orpheus. Ama ne bir tutku yumuşatmış Orpheus’un yüreğini ne de başka bir şey. Bir kere olsun dönüp bakmamış Trakyalı kadınlara. Umursamamış onları, hor görmüş. Trakya kadınları da paramparça etmişler Orpheus’un bedenini, bir Bakkhos ayininde. Koparıp kafasını bedeninden Hebrus Irmağı’na atmışlar.

Dili soğuyup cansızlaşırken son bir defa çağırmış Eurydike’yi. Seslenmiş Eurydike diye. Duymuş onu nehir, orman duymuş, dağlar duymuş ve hep bir ağızdan seslenmiş onlar da Orpheus’un ardından, “Eurydike, Eurydike!”

(Latin Ozan Vergilius’un “Georgica” adlı eserindeki anlatımından uyarlandı, isimlerin Antik Yunanca halleri kullanıldı.)